9 Mayıs 2020 Cumartesi

NE DE GARİP !

bir ramazan gecesinden hepinizi selamlıyorum cağnım okurlar .
insanlar inanılmaz  kötü ve yağmurlar yağıyor;
 simsiyah bir gökyüzü var ve gecenin karanlığını aydınlatıyor şimşekler .
koltuğuma geçiyorum örtüyorum üstüme toz pembe battaniyemi ;
sahi niye insanlar yalanlara bir renk ismi veriyor
havada beyaz pembe yalanlar dönüp duruyor .
oysa pembe sadece küçük bir kız çocuğunun tütü eteğinde tokalarında güzel .
insanlar yeniliyor; gün be gün yeniliyoruz .
pembe yalanlar simsiyah kesiliyor .
beyaz yalanları yağmur yüklü gri bulutlar kattı arasına götürüyor .
ve bir insan yedisinde ne ise yetmişinde o oluyor .
bir anne kızına yarasını emanet ediyor .
ve bir baba oğlunun saçlarını okşuyor
bir genç kız kalbini ilk aşkına teslim ediyor .
bir gelinlik giyen kız kalbinde gerçek aşkını saklıyor evinden gözyaşlarıyla çıkarken .
bir kadın bebeğini bekliyor ellerini karnına koyarak , umutlar aşılıyor karnına
ve çocuğu olmayan bir kadın her çocuk gördüğünde yutkunuyor . boğazında yumruyla seviyor başka başka çocukları .
bir adam çok uzaklardaki sevdiğini özlüyor.
bir kadın kırılan tırnağına küfürler saçıyor ve başka bir kadın tırnaklarının arasına dolduruyor ektiği biçtiği hasadını.
dünya diyor bir kız; ne de garip değil mi ? adamın omzuna koyuyor başını ve omzundaki yükleri bir bir uçuyor yüreğinin mağalarından.
ve başka bir kadın sarhoş kocasına acı kahveler yapıyor başka bir kadın elinde kuran ağlıyor . uyuya kalıyor seccadesinde . umudunu bırakıyor tespih tanelerine imamesi acı olan tespihini avuçlarına bastırarak çekiyor zikrini.
bir kadın uçurum kenarında uçuşurken elbisesi güzel şarkılar söylüyor .
 bir adam ne de garip değil mi diyor başka bir kadının elini tutarken ; yüreği alpler kadar serinlerken .
hayır diyor kadın garip olan insanlar .
bir inşaat işçisi yaptığı inşaatın en üstünden gecenin karanlığında yanan ışıklara bakıyor her evin hikayesini düşünerek .
ve kaldırım taşları diziyor bir adam oğluna sevdiği bir kamyoneti almak için ; ve terini beyaz mendiliyle değil kalbiyle siliyor .
nasırlaşan elleri değil iş verenin yüreği oluyor .
ne de garip değil mi diyor bir çocuk gökyüzündeki uçurtmalara bakarak hayır diyor annesi iki damla yaş akıyorken yanaklarından.
bir boşanma davası görülüyor bir mahkemede ve avukat kadına bakıyor .
kadın sadece boşanmıyor bambaşka bir insan oluyor o gün mahkemeden çıkınca kocasının kollarında başka bir kadın gördüğünde .
ne garip değil mi? diyor avukat ; hayır diyor hakim garip değil .
peki okuyucu olan sen ne kadar da garip değil mi ?
kalbin bu soruya ne cevap veriyor ?
umut adına yaşananlara inat okuyucu sevgimle kal .

19 Nisan 2020 Pazar

BENİM KARANTİNAM

hayırlı geceler canlar yine ben geldim .
normalde ön balkonum ana yola bakıyor ve inanılmaz ses oluyor .
cumartesi ve pazar yasakları nedeniyle balkonda kendime yeni bir yaşama alanı kurduğumu itiraf etmeliyim . gece 8 kat giyinip burada uyuduğumu da söylemek isterim . biraz sohbet tadında olsun bu sefer konuşmamız . aman ya bu da böyle olsun boş ver .
can sıkıntısı da acayip bir şey; ki evde olmaya alışık değilseniz hakikaten zor .
ben ev insanı değilim pek; evde olacaksam da tek başına olmamalıyım yani .
ve tabii sürekli bir şekilde yollarınızın birleşemediği bir asker eşe sahipseniz bu duruma alışmanız gerek ama işte bir türlü alışamıyorum yalnızlığa .
neyse balkonuma 10 çeşit çiçek ektim biber fideleri aldım domates fideleri aldım dere otu aldım ( çok yiyorum gibi ) ve çörek otu ektim ; çünkü o olmazsa olmazdı . ama eksik kaldığım tek bir şey vardı o da ekmek yapma hunharca paylaşma challenge . hepimiz evci hepimiz mükemmel şefler olduk de mi?
televizyon izleyemiyorum. asla sarmıyor beni ;netflix'i o kadar karıştırdım ki.dizilerden hepsinin ilk bölümleri hakkında soru alabilirim. gerisi yok .insanlar nasıl sıkılmıyor şaşırıyorum bi de ben çok izleyince inanılmaz başım ağrıyor . kitaplarımı okuyorum .
çiçeklerimle konuşuyorum kapıya çarpınca özür falan diliyorum ama merak etmeyin şimdilik karşılık vermiyorlar . ayağımı sürekli bi yerlere çarpıyorum. apartmandaki öğretmenler gittiği için rahatça ve bağırarak şarkılar söylüyorum kulaklarım kanamaya başlayınca onu da bırakıyorum başka başka şeylere geçiyorum günün yarısını annem ve kız kardeşimle görüntülü konuşarak geçiriyorum . karşılıklı kahve sigara yapıyoruz .tabi kara delik gibi bizi içine çeken internet alışverişleri var bi de yazlıklarımı dizdim bitti sayılır kapı çalınca seke seke kapıyı açmaya gidiyorum. dezenfekte ettikten sonra makinaya atıyorum kurumasını beklemek tam bir eziyet oluyor ve sonra gelsin seyircisiz defilem :) sevgili elit takipçim sevildiğini bil isterim . okunma sayılarını ve maili kontrol ediyorum sayı artınca afrika yerli halkları misali dans ederek kahvaltı yapıyorum :)
bir de iyice kahveye düştüm son zamanlarda . yan tarafta müstakil bir ev var bir teyze balkona sigara içmeye çıkıyor arada direk benim balkona bakıyor bu kız hala burda mı diye . muhabbet etmeye başlaması an meselesi .  geçen gece 3  buçuk gibi büyük bir ses geldi muhtemelen suriye tarafından kadın direk balkona koştu ben oturuyorum salıncakta müzik dinliyorum . kadın dışarı baktı sonra bana baktı girdi içeri . neyse bir komşum daha olur fena mı ?
neyse öyle işte canlar değişik olan hiç bişey yok bende dedim hadi bu günde böyle olsun az muhabbet edelim .seviliyorsunuz hepinize hayırlı gecelerrr .


10 Nisan 2020 Cuma

11.04.2020

geri dönüşün olmadığı bir  çıkmaz sokağım ben .
evin sevilmeyen işe yaramaz çocuğuyum .
ben yağmur yüklü bulutum ardından gök kuşağının çıkmadığı .
kaçak çaydaki acı tadım ben .
İsmail abinin umutlarıyım ; ben o gelmeyen gemiyim.
sokaklarda gezen simsiyah avuçları olan ayyaşım ben .
dağın başında inzivaya çekilen o budist benim .
tuvaldeki en uyumsuz renk ;
kimselerin içmediği acı kahveyim .
sigaranın o son nefesiyim.
nuhu'n gemisine binemeyen kenan'ım.
ve isa'nın ellerini çarmıha çeken benim
Muhammedi taifte taşlayan bu siyah eller .
Meryem'i dışlayan israioğullarıyım.
ve kardeşini öldüren kabilin kanları benim elimde
Asiye'ye eziyet eden firavunum
ve helak olan bütün kavimlerin günahları omuzlarımda .
bin çiçek veren ağaçlara vurulan o keskin baltayım .
Afrika'da tüm kuyuları kapatan kayalar bağlı ayaklarıma .
3 yaşındaki Aylan'ı kıyaya vuran benim dalgalarım
sokak ortasında ölen kadının kaldırıma akan kanıyım
ve başında bekleyen kızının boğazındaki yumruyum .
doğu Türkistan'da kanayan yara benim ellerime değdi
ve Mostar'dan geçmeyen acılar benim yüreğimden geçiyor .
Mecnunun aşamadığı çöller benim gözlerim.
ve Tarık bin Ziyad ispanyaya vardığında yaktığı gemilerim ben .
haçlıların nehirlere döktüğü kitaplardan akan maviliğim ben .
ve canlar ben yunusu yutan balığım
Eyüb'ün canına ilişen kurtçuklarım .
yüreğim canlar;
 o ise mavi bir gökyüzü semalarında ankaların uçtuğu .

31 Mart 2020 Salı

SEVGİLİ DOST

hayırlı akşamlar can okurlar ;
Eve tıkılıp kaldığımız şu günlerde biraz daha düşünmeye fırsatı oldu bence herkesin .
normalde çok neşeliyimdir esasen bir espriye saatlerce gülebilirim. ama iş yazı yazmaya gelince mutlu şeyler yazamıyorum. parmaklarım buna izin vermiyor sanki .
havada garip bir sonbahar esintisi geziyor . takvimler nisana giriyor da yüreklerimizde bir aralık zemherisi kol geziyor .
alnımdaki damar daha da bir belirginleşti; geçmeyen migren ağrılarım inadına içtiğim türk kahvem sigaram .
balkonuma rengarenk çiçekler;
 sonu olmayan güzü bahara çevirecek papatyalar ektim. 
saçlarım uçuşuyor ; düşüncelerim darmadağın ; saatler geçmiyor; günlerin isimleri pek yok artık aklımda .kuşlar pike yaparak uçuyor gönlümdeki gökyüzünde. bir anka kuşu bekliyor sanki umutlarım .
insan olmak ne de ağır bir sorumluluk diyorum bazen . insan olmak. 
unutmak kolay olsaydı bazen diyorum .
gönlümdeki hapishaneden  çıkarmak istediklerimi düşünerek. Annem hep der ki bir bavul gibi taşıma artık bu yükleri . bir tren garında sahipsiz bırakmak istediğim bir bavulum var dostlar .
ellerim yoruldu kollarım yoruldu yüreğim yetmez mi diye haykırıyor .
unutmak nasıl bir nimet bir bilsen dost .
peki ya unutamamak ? dalıp dalıp gitmelerin ? uzaklarda hep bir şey arar gibi beklemen ? 
tüm umudunu son kalkan trene teslim etmen .
umutsuz değilim . sadece yorgunum dost . saatlerce uyumak değil bu yorgunluğu geçirecek şey biliyorum .
bir yanım unut derken diğer yanım sakın unutma diyor .
unutmalı mıyım dost ? yastığıma sessizce akan yaşları ; yüreğimin ezilmesini ; mutlu görünmeye çalışırken bazen midemin ağrımasını ? burnumun sızlamasını .
bazı anlarda uçurumun kenarında uçuşan elbisem umuda koşan gözbebeklerim.
zor geliyor dost unutmak çok zor geliyor .
bir puzzle var da o parça hep eksik ; mütemadiyen eksik kalacak .
bir şey itiraf edeyim mi ? üzüldüğüm şey eksikliğini duyduğum insanlar değil . sadece yaşadıklarım . 
aslında akrebim ve yelkovanım doğru saati gösteriyordu . ama kim ne yapacak değil mi ? bu hayatta doğru olmak yetmiyordu .
sevgili dost sen hep doğru ol yüreğin bir süzek gibi kalsa da sen hep doğru kal .
 bak gökyüzü bizim; bak uzaklarda bir anka kuşu uçuyor rüzgarları delercesine .ve bak papatyalar açıyor mevsiminden önce; gün bizim ay bizim . bütün güzel şarkılar bizim için çalıyor . sevgili dost iyiki varız..

10 Mart 2020 Salı

KADINIZ

bu yazımı papatya seven kadınlar adına yazıyorum .
kaleminin ucu kırılan kadınlar adına .
yapamazsın denilen ama inatla savaşan kadınlar adına .
memleketin dört bir yanındaki kadınlara. acıyı ihaneti yaşamış her sabah sahte insanlarla aynı masada boş bir ekrana bakan kadınlara ve 
 her sabah güneş doğarken uyanan beyaz yazmalı elleri nasır tutmuş doğunun kadınları adına .
karadenizde çay toplayan; derdini dağlara coşkun ırmaklara haykıran kadınlar adına .
bir poyraz esiyor . cemre düştü diyorlar havaya . cemrenin uğramadığı gönüller kırağı tutuyor. bütün yeşilleri buz tutuyor .
turnaları görmez oluyor gökyüzü . 
İnsanlar ölüyor her gün ve insanlar doğuyor . 
herkes uzak diyarlara dikmiş gözlerini ve bekliyor .
mutluluk aranıyor çalınan her kapıda; selam verdiğimiz bir çift gözde umut aranıyor .
caddeler birbirini görmeyen insanlarla dolu .
bir kadın kucağında bir bebekle oturuyor bir gazete üzerinde . 
manşetler hep aynı ;acılar değişmiyor. ev ev geziyor sadece. 
ateş sadece düştüğü yeri yakıyor .
Neden susuyorsun diyorlar ; eğer konuştuklarınız duvara vurup geri geliyorsa ;aynalarla konuşmaya başlıyorsunuz . masadaki çiçeğe anlatıyorsunuz derdinizi . Kederli şeyler yazma diyorlar .
 
ben Didem Madak okuduğumda her bir satırında her bir cümlede kendimi bulmuştum acılarımı görmüştüm . aynı satırlara kim bilir kimlerle gözyaşı döktük ve kim bilir kaç kişi yalnız değilim dedi benimle beraber . 
biz anneyiz ayaklarının altına cennet serilen; firavuna dayanan vazgeçmeyen yolundan ,
her şeyin başı ve sonu biz kadınız .
yüreğimizde patlayan yanardağlar damarlarımızı eriten lavlara rağmen dimdik ayakta kalan . 
uzun zamandır var olan yıkılmışlığım en çok da sana kızıyorum .
yetmez mi kapattığın bütün pencerelerini ve yetmez mi nicedir bahar havası solumadığın nicedir evine girmeyen papatya kokuları.
gelmedi mi zamanı ? 


6 Mart 2020 Cuma

GECENİN BİR YARISI

hayatta herkese göre bir rol vardır . çocuklar oyun oynamalı ve mutlu olmalı , babaların elleri ekmek tutmalı , yürekleri merhamet dolu olmalıdır . yaşlılar bilge olmalıdır . kuşlar özgür  ve kadınlar ...
kadınlar nisan ayı gibi olmalıdır , yeşil ve mis gibi çiçekler taşıyan üstünde .
yüreğinde ölü kuşlar  olmamalı bir kadının .
acısını yastığına anlatmamalı bir kadın . kadınlar büyümeyen bir çocuk olmalı .
ve her gün pencereden ellerinde çikolatayla gelecek bir adam beklemeli.
elleri sert adamlar olmamalı bu hayatta
bir kadının yüreğine dokunan eller yumuşak olmalı ...
bir kadın ağlayarak anlatıyorsa acısını ve size iyi olmadığını söylüyorsa yutkunmayı unutmanız gerekir.
yaralarını sarmak için kesmelisiniz tırnaklarınızı ,
başaramazsa kadının ilk önce dudakları susar sonra gözleri...
bisikletin sürekli atan zinciri gibiyim sanki yerine takmaya çalıştıkça ellerim simsiyah oluyor.
bütün helak olmuş kavimler benim günahımı yüklenmiş sanki .
neden taşlar yağmıyor gökten .
Acı ; nasıl da anlatılmaz bir şey oluyor kimi zaman .
soğuk rüzgarlar kuruttu dudaklarımızı ,
nasır tuttu parmak uçlarımız ,
bütün hikayelerin sonu mutlu bitsin istiyorum .
yırtık kazağının kolları simsiyah olmuş simitçi çocuğun bütün simitlerini ben alayım istiyorum simitten dökülen susamlar gibi saçılmasın kaldırımlara susamlar.
uzak diyarlar çekiyor canım son zamanlarda .
dağ başı sessizliği istiyorum .
Ya da en azından .. neyse iyi geceler

4 Ocak 2020 Cumartesi

İÇİMİN GÜLEN YÜZÜ

bir amca eşine içimin gülen yüzü demişti bir gün yanımda; telefonumun not defteri kısmını açıp yazmıştım büyük harflerle.
İÇİMİN GÜLEN YÜZÜ .
hayatta bazı tevafuklar güzeldir ama bazıları çok can acıtır .
aman be  sen de ne dertlisin diyor bazıları .
kuşlar pike yaparak uçuyorlar sonsuz bir mavilik içinde .
rüzgarda ayakta kalmak zorluyor bu aralar ; dizlerimde ince sızılar var  . hiç bitmeyen bir sonbahar sanki bu.
dökecek yaprağım kalmadı bu aralar .
dallarım kurudu ; zemheri soğukları soluyor köküm.
hiç bişeyden habersiz bir ormancı bir balta vuruyor kurumuşluğuma .
yağmurlar yağıyor ve ; her evden acılı kömür kokuları yükseliyor.
bu aralar fazlaca yalnız kaldım . ama öyle bildiğiniz türden insanlar içinde yalnız kalmak değil .
ben içimde çok yalnız kaldım .
kalbimi bir çınar ağacı altına bıraktım ben bu aralar ..
umudumu göçmen kuşlara teslim ettim bir çocuğun avuçlarına bıraksın diye.
 oysa anlaşılmak bu kadar da zor olmamalıydı bir insanın yüreğine dokunmak zor değildi .
derdimi açtığım bir iki dostum oldu .
ama sadece kendime ağladım . sadece ışıklar kapandığında döküldü bir iki damla yaş yanaklarımdan .
aynalara bakmaz oldum . bambaşka bir insan oldun sen diyorlar .
bu aralar yeni yeni kıyafetler almaya doyamıyorum ; daha güzel gösterecek yüz boyaları alıyorum ., gözlerimin altındaki mor halkalar belli olmasın diye bastırıyorum ellerimle .
bir tren garında gelmeyecek birilerini bekliyorum .
ve bir tren garında var olmayan birini uğurluyorum yüreğimden .
öyle kolay olmuyor uğurlamak .
insanlar yeni yılı kutluyorlar 3-2-1 bağırışlar . umuda doğru geriye sayılıyor rakamlar .
o gemi bir gün gelecek diyor umudu gözlerinde bir adam .
parmak uçlarım acıyor , biraz daha kestiriyorum saçlarımı .
neden gülmüyorsun diyor insanlar . neden ?
cevabını bilmediğim sorular soruyorlar susuyorum .
yeni yeni tabaklar alıyorum yemek yapmadığım evime .
beynimin içi arap baharı .
kalbim beynime kızgın ; beynim kalbime .
bu aralar uykularımı kaybettim sağanak yağışlı bir gece kapayınca gözlerimi bambaşka diyarlara gider oldum .
zamanda yolculuk olsaydı diyorum ; yapar mıydık bazı şeyleri ; düzeltebilir miydik kapatabilir miydik açılan yaraları.
samsunda bir kız çocuğu tutuyor ellerimden umut oluyorum anne oluyorum öğretmen oluyorum .
ihtiyacım oluyor çoğu zaman benim masal ülkeme gelecek birine .
bu aralar anlaşılmak istiyorum hiç olmadığı kadar .
telefonum cevapsız çağrılarla dolu .
sıkıldım insanların yüzündeki maskelerden sadece kendi egolarını tatmin etmelerinden.
ve fedakarlık etmek kendinden yüreğinden .
insan kendinden vermedikçe vermiş olmaz diyor halil cibran .
bir ah'lar ağacının gölgesine bırakıyorum yorgun ellerimi .
eski resimlerime bakıyorum bu aralar yüzümdeki bütün hatları inceliyorum .
balkona çıkıyorum kömür kokulu hayatları soluyorum .
bir müzik sesi ciğerimi delip geçiyor . bir müzik kutusu alıyorum çok sevdiğim bir ablama aynı acıları yaşadığım bir ablama .
atlıkarıncalar dönerken yüreğimiz eziliyor .
bir müzik sesi çok derinlerdeki bir yarayı kanatıyor .
ve bir adam bütün bunlardan habersiz kendini dünyanın en iyi adamı zannediyor .